27 Şubat 2017 Pazartesi

Günümüz Çocukları

Ah şu hastaneler...
Ne kadar çok insan modeli gözlemleyebiliyorsunuz değişik değişik...

Hastanenin bekleme salonundayız, karşımda boylu poslu endamı yerinde resmi kıyafeti ile bir deniz subayı yanında 5 veya 6 yaşlarında bir erkek çocuğu. İkisinin de elinde cep telefonu... Subay hiç gözünü ayıramıyor telefonundan. Oyun mu oynuyor, bir yazı mı okuyor ya da birilerine mi yazıyor bilemedim...

Çocuk durmadan baba baba diye sesleniyor ama cevap veren yok, arada da baba sen kaç puan yaptın beni geçtin mi diye soru soruyor ve baba, baba...ama duyan yok.

Bu arada bir önceki gün bir konuşmamızda bana bu teknoloji zamanında cahil insan mı olur diyen birisi ile fikir ayrılığına düşmüştük. Cep telefonu ve bilgisayarda Facebook'a girmeyi, Messenger kullanmayı bilmeyi ahillik sayan biri...Yazık.

Oysa ki yapılan araştırmalar, Baba-Çocuk ilişkisinin çocuğun bilişsel gelişimi ve okul başarısını büyük ölçüde etkilediğini vurgulamakta. Babasıyla nitelikli ilişkisi olan çocukların, okul başarılarının yüksek olduğu belirtilmekte.

Görüyorum ki teknoloji bizim toplumumuza pek de iyi gelmemiş... Bir çocuk babasına saatlerce baba baba diye seslenip duruyorsa o baba bunu duyamıyorsa elinde ki telefonu buna izin vermiyorsa...

Kurulan iletişim anlam verme sistemini etkiler, Psikolog Doğan Cüceloğlu'nun deyimi ile iletişim; anlam alışverişidir. Yaptığınız, söylediğiniz, söylemediğiniz, vücut dilinizle ifadeleriniz, ruh haliniz, her davranışınız...çocuğunuz için mesaj niteliğindedir. Her hareketinizle onunla iletişim halindesinizdir.

Anne ve babanın çocuğu ile olan doğru iletişimi çocuğun algılamasını olumlu etkiler ,öz güveni yüksek bireyler haline getirir..

Çocuklarınızı ihmal etmeyin, gelecek onlarda!

Sevgiler,
Gülnur

19 Şubat 2017 Pazar

Merhaba

Merhaba, ben Gülnur Eskici.
Yakın çevrem ve ailem bana kısaca Gül der.

Eskiden ne zaman üzülsem ya da sevincimi paylaşmak istesem kaleme sarılır, duygularımı satırlara dökerdim. Sonra uzun yıllar boyunca yazmayı bıraktım. Şimdi ise içimde yeniden o istek uyandı; belki de kelimeler bana yeniden yol göstermek istedi.

Okumayı ne kadar sevsem de bazen buna yeterince vakit ayırmadığımı fark ediyorum. Yazmayı ise okul yıllarımdan bu yana hep özledim. Faydalı ve gönüllü işlerle uğraşmak bana her zaman mutluluk verdi, ancak hareketli sosyal hayatımdan bazı nedenlerle biraz uzak kaldım. Bir şeylerle uğraşmamak beni sıkıyor. İşte bu yüzden dedim ki: “Neden yeniden yazmaya başlamayayım? Neden bir blog sayfasında kelimelerime hayat vermeyeyim?”

Burada birçok şeyden bahsetmek istiyorum:

Okuduğum kitaplardan, izlediğim filmlerden ve beni etkileyen müziklerden,

Aşktan, sevgiden, dostluktan,

Güncel konulardan, toplumsal olaylardan,

Doğadan, hayvanlardan, hayatın içinden küçük ayrıntılardan,

Hatta bazen bir yemek tarifinden bile…


Burası biraz benim iç dünyamdan izler taşıyacak, biraz da sizlerle paylaşabileceğim bir alan olacak. Yazdıklarım, zaten kişiliğimi ve bakış açımı yansıtacaktır, o yüzden kendimden fazla bahsetmeye gerek yok diye düşünüyorum.

Fırsat buldukça yazmayı deneyeceğim. Dilerim hem bana hem size keyifli bir yolculuk olur. Yazılarımın sizlere de hoşça vakit geçirmesini, belki bir yerlerde kalbinize dokunmasını isterim.

Yorumlarınızı, hatta eleştirilerinizi sevgi ve saygı çerçevesinde bekliyorum.
Hepinize güzel günler dilerim.

Sevgiler…
Gülnur 🌹