22 Nisan 2017 Cumartesi

Çocuklarımız Yarınlarımız...


23 Nisan 2017


Bu gün ülkemize baktığımızda çocuklar iyi eğitilmemekte... Çalıştırılan, dilendirilen bir çok çocuk var. Onların okuması ve iyi şartlarda eğitilmesi gerekirken...

Çalıştırılan çocukların çalışma sebeplerinin sadece maddiyatsızlık olduğunu düşünmüyorum. Maddi imkanı olmayan başka çocuklar da var ama okuyorlar. Öyle aileler var ki maddiyatsızlık içinde çocukları okusun diye çaba gösteren... Bununla ilgili bir çok kurum ve bir çok vakıflar var yeter ki okusunlar diye.

Çocuklarımız Yarınlarımız!

Sokakta yaşayan bir sürü çocuklar var. Bu ülkemizin en önemli sosyal sorunlarından biridir. Bu sayının azalması gerekirken artmakta. Bu çocuklar kötü alışkanlıklarla karşı karşıya kalmaktadırlar. Bir bölümü ise suç örgütlerinin eline düşmektedirler.

Bunlara neler sebep oluyor; ekonomik güçsüzlük, aile içi şiddet, geçimsizlik ve eğitimsiz aile yapısı..

Bu durumda yapılması gereken en önemli nokta önce kendimizi eğitmek, çocuklarımıza nasıl davranmamız gerektiğini öğrenmek. Onlara davranışımız onların bizden uzaklaşmasına başka başka yönlere kaymasına neden olabilmekte... Toplum olarak da onlara nasıl davranmak gerektiğini bilmeliyiz. Dışlanan itilen çocuklar daha çok suça meyilli olmaktadırlar.

Anneler Babalar çocuklarımızı dinleyelim onların sorunları ile baş etmelerinde yardımcı olalım ne yapacağımızı bilmediğimiz noktada yardım almaktan çekinmeyelim.


Çocuklarımız Yarınlarımız...


Birde başka bir sorun var ki şu zaman da hala nasıl oluyor demeden edemiyorum. Erken yaşta evlendirilen çocuklar... Çocuk gelinler, çocuk damatlar...

Daha kendi çocukken çocuk sahibi olan çocuk anneler... Küçücük yaşta evlendirilen çocuklar ve bu çocukların ailelerinin bu durumu normal olmadığı halde normal görmeleri ve çocuk annelerden kocaman bir kadın, anne gibi davranmalarını beklemek... İşte tam da bu noktada sorunlar devreye giriyor. Psikolojik olarak yıpranmalar, bununla beraber geçimsizlikler ve ortada ziyan olan çocukların sayısı artıyor.

Reşit olmayan çocuklar annenin babanın izni ile evlenebiliyorlar deriz. İzin veren anne babaya kızar, söyleniriz. Ama hayır, öyle değil. Anne baba imza verse de yetmiyor. Savcılığın buna onay vermesi gerekiyor.
Ne güzel bir sistem ama doğru işlenirse tabi...

Aklıma gelen şu oldu bunu öğrendiğimde bir çok çocuk yaşta evlendirildiğinden dolayı sorun yaşayan aileler olduğunu göre göre neden savcılık bunu onaylar anlamışta değilim..

Bunları onaylamayan savcıların olması dileğimle....


Çocuklar Yarınlarımız...

Yetimhanelerin odalarında aile sevgisinden uzak hemen hemen bir çoğu bebeklikten terk edilmiş belkide dışarıda ki dünyadan bir haber büyüyen çocuklarımız da var.

Yetimhane de büyüyen bir çocuğun dediği sözü hiç unutmam: ''Bebeklikten hiç annesini babasını bilmeden burada olanlar, ailesini tanıdıktan sonra buraya gelenlerden daha şanslıdırlar. Çünkü biz ailesini tanıdıktan sonra gelenler her gece ağlarız..."

18 yaşını doldurduğunda devlet ellerine bir miktar para verip bir müddet maaş bağlar ve dışarı salarlar... Reşit ama ne yapacağını nereye gideceğini bilmeden en kritik yaşta...

Çocuklar Yarınlarımız...

Çocuk istimarı bir çocuğa büyükler tarafından yapılan fiziksel ve psikolojik kötü saldırılardır.

Ülkemizde her 3 4 saatte bir tecavüz ve tecavüze kalkışıldığı tespit edilmiş. Sokaklarda yaşayan sayısını bilemediğimiz binlerce çocuk var ve bunlar bu istismarla karşı karşıya.

Sadece sokaklarda yaşayan çocuklar mı bu istismara maruz kalıyor, medyaya yansıyanlara bakılırsa tabi ki hayır. Okulunda, gittiği kuslar da v.b.

Dinlediğim bir TV programında öğrendiğime göre cinsel istismara uğrayan çocuklar 7-14 yaş grubunda olanlarmış, bunun temelinde ilgisizlik, iletişim kopukluğu ve kültürel durumlar olduğu anlatılmakta.

Bana göre çocuk olumlu veya olumsuz ne yaşadıysa ilk önce ailesi ile paylaşabilmeli. Cinselliğin konuşulmasının ayıp olduğu ve bu konuda çocuklarını bilinçlendirmeyen ailenin çocukları bunlara daha çok maruz kalmakta bakıldığında..''Bize her şeyini anlatabilirsin.'' Mesajını vermeliyiz..

Bu istismarı yapan kişiler kesinlikle hasta ruhlu kişilerdir. Doğru mu yalan mı yine bir yerde okuduğuma göre tedavisi yokmuş bu hastaların o zaman ne yapmak lazım eksik olan kanunu düzenlemek lazım.

Bu kişilerin cezaları ömür boyu olmalı, hiç bir aftan yararlanmamalı ve tüm hakları elinden alınmalı diye düşünüyorum.

Çocuklar Yarınlarımız...


Bir de dünyaya baktığımızda savaşların yoksulluğun ve hastalığın çok etkili olduğu yerde Afrika'da çocuk olmak var...

Afrika'da bizdeki gibi orta halli diyebileceğimiz bir durum yok. Orada karnınızı doyurabilmenin, günü kurtarabilme ve ölmeden kaçıp kurtulabilmenin çabası var.

Bu gün 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, Türkiye Cumhuriyetinin ve Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin resmi bayramlarından bir tanesidir. Mustafa Kemal Atatürk tarafından tüm dünya çocuklarına armağan edilmiştir.

Çocuklar bizim yarınlarımız onlara her zaman sahip çıkmalıyız...

Sevgiler,

Gülnur Nogay









1 Nisan 2017 Cumartesi

Annemin Babamın anısına..

Bir gün aniden... Gencecik bir adam... Daha 39 yaşında! Aramızdan ayrıldı...

Sadece biz değil herkes ama herkes şaşkın, inanamıyor... İnanmak istemiyoruz belki de...

Geri de gencecik karısı ve en küçüğü 8 yaşını doldurmamış 3 tane kız çocuğu...

Buna mı üzülünse yoksa gencecik bir adam gitti ona mı bilemedi kimse o anda. Herkes şaşkın, ama herkes...

Bu gencecik adam benim babam.

Ölüm acı, ölüm ayrılık, ölüm bir daha hiç görememek... Ya ani ölüm? Belki de insanın kendisi için güzeldir ama sevdikleri için ise çok zor olan bir ölüm şekli...

Ey babam, seninle ne yaşadık diye sorarım  hep kendi kendime, bulamam pek fazla bir şey... Anılarımda yoksun desem yalan olmaz. Senin gidişin çok fazla canımı yaktı mı annemin gidişi gibi?

Kızma babam, küçüktüm sen gittiğinde...

Önceleri anlamadım, annemdeki gibi yanamadım... Fakat büyüdükçe yokluğun acıya dönüştü. Yaşamayan asla bilmez! Küçük yaşta babasız kalmanın ilerde nasıl bir acıya dönüştüğünü, yaşamayan bilemez asla...

Zordur, çok zordur... Hayatın attığı bi'kazık bu...

Annem! Yokluğuna alışamadığım annem...

Önce ablamı, sonra beni, sonra kız kardeşimi doğurdun... Bizi büyütürken hastalandık, üzüldün... Kim bilir kaç gece uykusuz kaldın?

Daha biz büyümeden sen kocanı, biz babamızı kaybettik... Bu koskoca şehirde üç tane kız çocuğu büyütmenin çabasına girdin, maddi manevi hiç gocunmadan bizler için fedakarlıklar yaptın... Acaba o zamanlarda biz seni yeterince anladık mı Annem?

Bilemiyorum...

Senin hayat hikayen çocukluğundan itibaren hep fedakarlıkla geçmiş, hayat sana kolay bir yaşam sunmamış... Buna rağmen ben senden isyan edecek tek bir söz duymadım! Belki de bu benim hayatımda bana farklı olmayı öğretti, kim bilir?

Tüm zorluklara karşı güçlü gözükmeye çalışman, bizleri bir arada tutman, belki de tüm bunlar sebep oldu senin bizden vaktinden önce ayrılmana...

İnsan çok sevdiği kişiden ayrılınca hiç o ayrılığı unutmuyor Annem! Sadece alışıyor... Tam rahat edeceğin zamanda gittin Annem. Sana yapmak istediklerimi, belki de evlatlığımı yapamadan gittin Annem. Vakitsiz ve erken oldu gidişin... İşte bu yüzden hayatımın bazı yerlerinde, seni göremediğimde, keşkelerim oluyor...

Nisan ayı baharı müjdeler, insanın içini coşturur aslında... Ama ben bir türlü sevemiyorum Nisan ayını.

Annem de babam da... Nisan ayında gittiler...

Özlem var ya o özlem, onu asla yok edemiyor insan! Sadece acıya biraz daha alışılıyor....

Anneniz  öldüğünde, hayat değişiyor gibi geliyor. Keşke zamanı durdursak ve geri alsak diye düşünüyor insan. Ama her şeye rağmen hayat devam ediyor. Alışmaya başlıyor insan... Eskisi gibi ağlamazsınız fakat içinizdeki o acı, o özlem, asla yok olmaz... Annenin eksikliği hangi yaşta olursa olsun, hiç unutulmaz.

Hiç unutulmaz!

Gülnur Nogay