27 Ağustos 2025 Çarşamba

30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMI

 Bugün 30 Ağustos…🇹🇷


Sadece bir tarih değil, bir halkın yeniden ayağa kalkışının simgesi.

Ama bu yazı ne zafer çığlıklarıyla dolu olacak, ne de savaşın soğuk rakamlarıyla.

Ben bu günü kendi içimden, bir kadının kendi toprağında büyürken hissettiğiyle anlatmak istiyorum.

Çünkü bazen bir ülkenin kaderiyle, bir insanın hayata tutunuşu arasında ince bir bağ vardır.

Ve o bağ, bize unutmamayı öğretir.

Kendimizi. Köklerimizi.

Ve özgürlüğün ne demek olduğunu...


Büyüdüğüm topraklarda kadın olmak demek; yalnızlığı bile omuzlamayı bilmekti.

Kendi sesini bastırıp, başkalarının yankısı olmaya alışmak…

Ama bir gün, içindeki fısıltıya kulak verirsin.

O fısıltı, sana ait bir sesin var olduğunu hatırlatır.

Tıpkı bir halkın, yıllarca bastırılmış iradesinin bir gün gökyüzüne yükselmesi gibi.

Tıpkı 30 Ağustos gibi…


Zafer, bazen bir meydanda kazanılmaz.

Bazen bir kadının kendi hayatına sahip çıkmasında gizlidir.

Bir karar anında, bir “yeter artık” demede,

Bir daha asla yere eğilmeyen başta,

Omzuna konan geçmişin yükünü taşıyıp yine de dimdik yürüyen adımlarda...


30 Ağustos, sadece bir savaşın sonu değil;

Kendi benliğini hatırlayan her ruhun, yeniden doğuşudur.

Kadın, erkek, çocuk…

Bu topraklarda nefes alan herkes için,

Bağımsızlığın ne demek olduğunu iliklerine kadar hissettiren bir mirastır.


Ve belki de her şeyin özü…

Zamanında hissedilen bir aidiyet,

İnsana kendini yalnız hissettirmeyen bir bağ,

Ve mücadeleye rağmen içimizde korumayı başardığımız “biz” duygusu...

Gül 🌹 

Canım Diyebilmek


"Canım" Diyebilmek...

Kimine "merhaba" dersin, kimine sadece adını söylersin. Ama birine “canım” demek, öyle herkesin taşıyabileceği bir kelime değildir. Çünkü bu kelime, yalnızca ağza değil, kalbe de yerleşmiştir.

Bazı isimler telefon rehberinde sıradandır; bazılarıysa kalbe dokunur.
“Canım” diye kaydedilen biri, işte o kalbe dokunanlardandır.

Birini telefonuna “canım” diye kaydetmek... Bu basit bir isim tercihi değil. Bu, onun varlığının sende ne kadar özel bir yere sahip olduğunun ispatıdır. Bu kelime; bir sevme biçimi, bir sahipleniş, bir teslimiyettir. “Canım” dediğin kişi, senin kalbinin içinde ayrı bir odada yaşıyordur artık.

Bu bir hitap değildir sadece. Bir duygunun, bir bağın, bir özlemin kısacık bir kelimeye sığdırılmış hâlidir. O kişi seni aradığında sadece telefonun çalmaz… İçinde de bir şeyler kıpırdar. Sıradan bir isim değil çünkü... Bir tanımlamadır aslında.

“Kimsin sen?” deseler, cevabı sadece bir harf değil: “Canım.”

Kimseye kolay kolay denmez.
Bu kelimeyi kullanmak cesaret ister, samimiyet ister.
Çünkü her “canım” demek, içten bir kabullenmeyi, sahiplenmeyi, duygusal bir yakınlığı beraberinde getirir.

Canım diye kaydettiğin biri varsa hayatında, sadece adıyla değil…
Varlığıyla özelsindir.
O artık sadece bir kişi değil, yeri olan biridir.

Ve bir not düşülmeli belki de en sona:
Bu kelime, herkes için değil.
Her kalp, “canım” olamaz…
Ama olmuşsa…
Ona her baktığında, içinde bir şey kıpırdar.

Gül 🌹

26 Ağustos 2025 Salı

Layık Olduğu Yere Düşen Gül; Düşemeyen Kül Olur

 Layık Olduğu Yere Düşen Gül; Düşemeyen Kül Olur


Çünkü herkes bir yerden sonra yorulur.

Ne kadar güçlü olursa olsun, sürekli kendini toparlayan, sürekli anlayan, sürekli susan insan…

Bir noktadan sonra konuşmak yerine içine kapanmayı seçer.


Ve bir bakmışsın, o hep gülümseyen yüz sessizleşmiş.

Gülümsemesinin arkasında biriken yorgunluk çoktan kendini ele vermiş.

Anlatmaz, açıklamaz, gerek duymaz. Çünkü anlamayan için artık anlatmak da boştur.


Gül, yerini bulamayınca kendini savunmak için dikenlerini gösterir.

Çünkü içten içe bilir; her sevgi çabayla, her bağ emekle yaşar.

Kimse tek başına taşıyamaz bir duygunun ağırlığını.

Bir yere kadar sessiz kalınır, bir yere kadar anlayış gösterilir.

Sonra bir bakarsın…

Yorgunluk büyümüş, sabır azalmış, içte tutulan sözler birer birer eksilmeye başlamış.


Layık olduğu yere düşen gül, yeşerir, büyür, güzelleşir.

Ama düşemeyen, tutunamayan gül...

Kül olur.

Ve o kül, içimizde taşıdığımız onca değeri rüzgârla alır, götürür.


Bazen sadece bir cümle yeterdi belki.

Bir anlayış, bir dokunuş, bir bakış...

Ama o eksik kalan anlar birikir.

Ve bir gün, “Neden bu kadar yoruldum?” diye sorarsın kendine.


Oysa insan sadece sevilmek değil, görülmek ister.

Sadece yanında olunması değil, gerçekten sahiplenilmek ister.

Birlikte büyümek, birlikte güçlenmek ister.


Ve belki de her şeyin özü;

Vaktinde ve yerinde gösterilen bir sevgi,

Ve en çok da…

Emek verilmiş, sahip çıkılmış bir değer olmak.


Tıpkı layık olduğu yere düşen bir gül gibi…

Yeşeren, büyüyen ve güzelleşen bir sevgi gibi.


Gül 🌹

22 Ağustos 2025 Cuma

BİR KADININ DAVRANIŞLARI...

 Bir Kadının Davranışları…


Bir kadın sürekli endişeli davranıyor, içi rahat etmiyor ve durmadan güvence arıyorsa, sorun onun güvensizliği değil; birlikte olduğu adamın sadakatsizliği, dürüst davranmaması, tutarsız sözleri ve gizlediği gerçekler yüzündendir.

Tutarsız sözler, gizlenen gerçekler ve içi doldurulamayan söylemler…

Kadını bir çıkmazın eşiğine getirir.

Gerçeği eğip büken bir adam, kadını kuşkuya mahkûm eder.

Ama kandırıldıkça, sadakatsizlikle yüzleştikçe

içinde susmayan bir sesle boğuşur:

“Ya doğru söylemiyorsa? Ya yine aynı şey olursa?”


Zihni savaşırken, kalbi yorulur.


Bu yüzden de…

Bir kadın ilişkide dengesizleşiyorsa,

Bir gidip bir geliyorsa,

Bazen susup bazen patlıyorsa,

Bu onun kararsızlığından değil,

Korunmadığı bir bağın içinde kalmaya çalışmasındandır.


Ona “fazla düşünüyorsun”, “kafana takma”, “biraz rahatla” diyen biri,

önce kendine sormalı:

“Ben ne yaptım da bu kadının içi rahat değil?”


Çünkü bir kadının davranışları, genellikle karşısındaki adamdan aldığı enerjiyi yansıtır.

Sevgi dolu bir adama huzurla yaklaşır.

Ama güvenilmez bir adamın yanında diken üstünde yürür.


Unutulmamalı:

Kadının güven sorunu yoktur.

Adamın sadakat ve dürüstlük sorunu vardır.