Bugün 30 Ağustos…🇹🇷
Sadece bir tarih değil, bir halkın yeniden ayağa kalkışının simgesi.
Ama bu yazı ne zafer çığlıklarıyla dolu olacak, ne de savaşın soğuk rakamlarıyla.
Ben bu günü kendi içimden, bir kadının kendi toprağında büyürken hissettiğiyle anlatmak istiyorum.
Çünkü bazen bir ülkenin kaderiyle, bir insanın hayata tutunuşu arasında ince bir bağ vardır.
Ve o bağ, bize unutmamayı öğretir.
Kendimizi. Köklerimizi.
Ve özgürlüğün ne demek olduğunu...
Büyüdüğüm topraklarda kadın olmak demek; yalnızlığı bile omuzlamayı bilmekti.
Kendi sesini bastırıp, başkalarının yankısı olmaya alışmak…
Ama bir gün, içindeki fısıltıya kulak verirsin.
O fısıltı, sana ait bir sesin var olduğunu hatırlatır.
Tıpkı bir halkın, yıllarca bastırılmış iradesinin bir gün gökyüzüne yükselmesi gibi.
Tıpkı 30 Ağustos gibi…
Zafer, bazen bir meydanda kazanılmaz.
Bazen bir kadının kendi hayatına sahip çıkmasında gizlidir.
Bir karar anında, bir “yeter artık” demede,
Bir daha asla yere eğilmeyen başta,
Omzuna konan geçmişin yükünü taşıyıp yine de dimdik yürüyen adımlarda...
30 Ağustos, sadece bir savaşın sonu değil;
Kendi benliğini hatırlayan her ruhun, yeniden doğuşudur.
Kadın, erkek, çocuk…
Bu topraklarda nefes alan herkes için,
Bağımsızlığın ne demek olduğunu iliklerine kadar hissettiren bir mirastır.
Ve belki de her şeyin özü…
Zamanında hissedilen bir aidiyet,
İnsana kendini yalnız hissettirmeyen bir bağ,
Ve mücadeleye rağmen içimizde korumayı başardığımız “biz” duygusu...
Gül 🌹