6 Mayıs 1972...
Henüz 20’li yaşlarındaki üç genç adam; Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan, Ankara’da idam sehpasına yürüdü. O gece sadece üç can değil, bir kuşağın hayalleri, cesareti ve inancı da darağacına çekildi. Onlar, daha adil bir dünya isteyen gençlerdi. Halkı için, eşitlik için, bağımsızlık için yürümüşlerdi.
Onların suçu düşünmekti.
Sorgulamaktı.
İtaat etmemekti.
Ve bu topraklarda bazen en ağır bedel, sadece düşünmenin kendisidir.
Deniz, Yusuf ve Hüseyin’in adları bugün hala anılıyorsa, bunun sebebi sadece tarihe geçmiş olmaları değil; bir vicdanın, bir isyanın ve bir umudun sembolü haline gelmeleridir. Onları tanımayanlar bile adlarını bilir. Çünkü bazı ölümler ölmez. Bazı hayatlar kısacık da olsa, yankısı uzun sürer.
Bugün 6 Mayıs. Ne bir kutlama ne de sadece bir matem günü. Bu tarih, bir hatırlama; bir saygı duruşudur. Çünkü onlar susturulmak istendi. Ama susturulamadılar. Çünkü inançla atılan adımların yankısı, kurşundan ya da ipten çok daha güçlüdür.
Ve biz bugün hala içimizde o soruyu taşıyoruz:
Bir ülke, en çok hangi gençlerini kaybettiğinde yoksullaşır?
Deniz Gezmiş’in son sözleri, hala bir vicdan çağrısı gibi yankılanıyor:
“Yaşasın tam bağımsız Türkiye.”
Gülnur’un kaleminden…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder