9 Temmuz 2025 Çarşamba

SEVGİNİNDE AŞKINDA BİR SABRI VAR

 “Giden değil, gitmeden önce eksilen bakış anlatır en çok şeyi; bu yazı, sabrın bittiği o anla başlar.”


Sevginin de, aşkın da bir sabrı var. Ve sabır, her geçen gün biraz daha eksilirken çoğu zaman kimse fark etmez. Yanlışlar tekrarlanır, aynı cümleler duyulmaz olur. Kalp hâlâ sever ama sessizce… Gözlerdeki bir bakış, içindeki korku, bir gün tüm duygunun yönünü değiştirir.

İnsan bazen tek bir bakışla başlatır bir sevgiyi… Ama aynı insan, o bakışın içindeki çekilme, tedirginlik, uzaklaşma hissiyle de o sevgiden vazgeçebilir. Ve o an, bir iç ses sessizce sorar: “O kadar çok korkarak bakıyorsa, neden hâlâ burada?”

Sevgi kendiliğinden sürmez. Sonsuza kadar sürecek olan sevgiler, çaba gösteren yüreklerle mümkündür. Sevgi sabit bir yer değildir. Sürdürülmezse, eksilir. Ve eksilen, yerini sessizliğe bırakır.

Çünkü insan yalnızca sevilmek değil, anlaşılmak da ister. Yalnızca yanında olunması değil, yanında kalınmasına cesaret edilmesini ister.

Bazen kalmak, gitmekten daha zordur. Çünkü kalmak, susmayı göze almak demektir. Anlam veremediğin hâllerin içinden geçmek, bekleyişleri uzatmak, kendinden ödün vererek hâlâ sevebilmek demektir.

Ama hiçbir çaba tek başına yetmez. Bir ilişkide sadece sevmek yetmez. Sevgi yük değildir, ama taşınmadığında yük gibi hissettirir.

Ve insan bir kez yorgun düştü mü… Artık her şey ağır gelir. Sevgi bile.


5 Temmuz 2025 Cumartesi

İÇ HUZURUMU KİMSE İÇİN FEDA ETMEM

 İç Huzurumu Kimse İçin Feda Etmem

Yazan: Gülnur 🌿


Beni tanıyanlar bilir; neşeli, cıvıl cıvıl biriyimdir. İçimde zaman zaman sıkıntılar olsa da dışarıya pek belli etmem.

Küçük şeylerle mutlu olmayı severim. Sohbet ettiğim insanların gözlerinden, ses tonlarından anlarım…Yanlarında olmamın onları rahatlattığını, iyi geldiğimi hissederim. Bazen bunu söylerler de zaten.

Bu farkındalık hep içimi ısıtır.

Ama bugün sahilde biriyle karşılaştım. Söylediği birkaç cümle beni düşündürdü. Beni ben yapan o iç huzurun, aslında ne kadar kıymetli olduğunu bir kez daha hatırlattı bana.Ve işte bu yüzden bu yazıyı yazmak istedim.

Benim iç huzurum pazarlık konusu değildir. Kimse için, hiçbir şey için feda edemem. Çünkü bu benim en büyük gücüm. Sessiz, kararlı ve derin bir güç.

Ve bence en çok da bu güç, saygıyı hak eder.

Bazen bir kadın yalnızlığı düşünür. Yalnız kalmayı, kendine dönmeyi, kalabalıktan uzaklaşmayı… Bu bir tercih değil sadece; çoğu zaman yaşadıklarının sonucudur. Çok şey yaşamıştır, çok kırılmıştır… sonunda da huzurun kıymetini anlamıştır.

Artık şunu net biliyorum:

Herkes hayatımızın ön sıralarında olmayı hak etmiyor. Hele ki bizi yoranlar, huzurumuzu bozanlar, kandırmaya çalışanlar...

Onlara yer yok.

Kendi sınırlarımı tanıdım. Ve bu sınırları korumak, kendime duyduğum saygının bir parçası. Artık enerjimi tüketen, huzurumu çalan insanlara hoşgörü gösteremem.

Çünkü huzur, benim için en kıymetli şey. Ve onu korumak bazen sadece uzak durmakla mümkün.

Kadın neye benzemek istediğine karar verdikten sonra, her yerde kendine bir yol çizebilir. Ve eğer yolun sonunda kendisiyle barışmışsa, huzurunu bulmuşsa…

İşte o zaman gerçekten güçlüdür.


Kendime not:

Sen güçlüsün.

Sen bilgesin.

Kendin için inşa ettiğin o sığınağın her zerresini hak ediyorsun.

2 Temmuz 2025 Çarşamba

YANMAK… VE YANARKEN SEYRETMEK

 Yanmak… Ve Yanarken Seyretmek

Yazan: Gülnur 🌿


Bugün 2 Temmuz.

Madımak Oteli’nde 33 canın diri diri yakıldığı, kara gün.

Ve ben, günlerdir İzmir’in Seferihisar ilçesine bağlı Ürkmez beldesinde yaşadığımız yangınların ardından, nefes alamadığım kendi evimde düşündüm onları.

Evet, evimiz yanmadı belki.Ama alevler çok yakınımıza kadar geldi.

Evimin arka tarafı cayır cayır yanarken ben sadece izleyebildim.

Evde duramadım. Nefes alamadım.Tıkandım. Öksürdüm. Duman her yanı sardı. Gündüz vakti gökyüzü karardı.

Ve o an, Madımak geldi aklıma.

Ben bu halde bile boğulurken…

Onlar nasıl boğuldu?

Nasıl yandılar?

Nasıl bir acıydı o?

Bazı acılar sadece yaşanmaz, içimize işler.

Kendimizin bile anlayamadığı bir yerden tutar yakar.

Madımak yangını bir doğal afet değil; insan eliyle yapılmış, göz göre göre işlenmiş bir cinayetti.

Diri diri yakıldı insanlar.

Ve ben, yanmayan bir evde, sadece dumandan boğulurken bile onların yaşadığını hayal edemiyorum.

Bu nasıl bir vicdansızlık?

Bu nasıl bir karanlık?


“Kararmış yüreğin hiç ışığı olmaz

Bilmez misin ki türküler yanmaz”

Ormanları yakan biri ağacı, kuşu, toprağı düşünür mü?

İnsan yakan biri doğayı umursar mı?

İçinde ışık olmayan bir yüreğin ne dine, ne inanca, ne insana faydası olur?

Ben bir insanım.

Ve yalnızca insan kalabilmek istiyorum.

Hiçbir inanç, hiçbir ideoloji, bir canın üzerine basarak kendine yer edinememeli.

Ürkmez’de günlerce süren yangın boyunca haberleri izlemek istemedik.

Alevleri konuşmak istemedik.

Yüreğimiz zaten yeterince yanıyordu.

Bir de üzerine 2 Temmuz geldi.


Ve ben düşündüm:

Orman yanarken bile bakamadık…

Peki ya insan yanarken?

Diri diri…

Nasıl baktılar?

Nasıl sustular?

Nasıl yaptılar?

Bu soruların cevabı yok.

Çünkü bu, insanlığın sustuğu yer.


**Unutmadık.

Affetmedik.

Affetmeyeceğiz.**