30 Eylül 2025 Salı

İnsan Hayatında İşaretler Var mıdır

 İnsan Hayatında İşaretler Var mıdır?


Hayat, çoğu zaman bize doğrudan konuşmaz. Sessizdir, sakindir. Ama o sessizliğin içinde küçük işaretler saklıdır. Bir tesadüfte, bir rüyada, ertelenmiş bir planda ya da yolda karşımıza çıkan küçücük bir ayrıntıda… Biz fark etmeyi bilirsek, o işaretler adeta bir dil gibi konuşur.


İşaretler vardır, evet. Ama işaret, kendi başına anlam taşımaz. Onu işaret kılan, ona bakan gözün duyarlılığıdır. Aynı olayı iki kişi yaşar; biri sıradan bir rastlantı der geçer, diğeri ise içinde bir kıvılcım hisseder. İşte bu yüzden işaret, evrenden çok bize aittir. Onu gören gözde, onu hisseden yürekte saklıdır.


Bazen hayat, işaretlerle bize şunu fısıldar: “Daha dikkatli yaşa. Daha bilinçli bak. Daldığın günlük telaşlardan çık ve ayrıntılara kulak ver.” Ya da belki de bütün işaretler, sadece içimizdeki sesi duyurmanın bir yoludur. Çünkü insan bazen kendi iç sesini susturur, duymazdan gelir. Hayat ise o sesi dışarıdan yankı gibi önümüze getirir.


Kimi zaman bu işaretler çok basit görünür:


Günlerdir beklenen bir buluşma son anda iptal olur; belki de hayat sana “biraz dur, düşün” demek istemektedir.


Bir rüya üst üste tekrarlanır; uyanınca zihninde yankısı kalır, sanki sana bir şey anlatmaya çalışıyordur.


Hiç ummadığın anda karşına çıkan bir insan, aklına takılan bir soruya cevap gibi gelir.


Bazen de ufak bir kaza ya da sağlıkla ilgili küçük bir aksilik, sana aslında daha büyük bir şeyin işareti gibi dokunur.


İşaretlerin en çok göründüğü anlar, genellikle bir eşik zamanıdır. Karar vermeye yaklaştığımızda, yönümüzü belirlemek üzere olduğumuzda, bir kapının kapanıp diğerinin açıldığı o hassas anlarda… İşaretler daha görünür olur. Bir bakıma biz hazır olduğumuzda ortaya çıkarlar. Çünkü aslında onlar hep oradadır; mesele bizim görmeye hazır olup olmamamızdır.


Ama şunu unutmamak gerekir: İşaretler yolun kendisi değildir. Onlar sadece yol kenarına konulmuş küçük levhalar gibidir. “Buraya da bak,” derler. “Belki burada senin için bir şey vardır,” diye fısıldarlar. Ama adım atmak, yürümek, seçmek yine bize aittir. İşaretleri fazla büyütmek, kendi irademizi gölgeleyebilir. O yüzden denge önemlidir: Ne tamamen yok saymak, ne de bütünüyle onlara teslim olmak.


Sonuçta işaretler, hayatın bize sunduğu küçük aynalardır. Bazen koruyucu bir uyarı, bazen cesaret verici bir işaret fişeği, bazen de sadece farkındalığımızı artıran küçük bir dokunuş. Onların bize ne söylediğini anlamak için acele etmeye gerek yok. Bazen cevap hemen gelmez; günler, aylar sonra, başka bir olayla birleştiğinde anlam kazanır.


Ve belki de bütün işaretlerin ortak çağrısı şudur:

“Daha dikkatli yaşa, daha bilinçli bak. İçindeki sesi duy.” 


Siz ne dersiniz? Sizce de insan hayatında işaretler var mıdır?

Gülnur 🌹 

3 Eylül 2025 Çarşamba

EYLÜL'E GİRDİ HAYAT...

 Eylül’e Girdi Hayat


Eylül geldi. Sessiz ama anlamlı. Rüzgâr biraz serinledi, gökyüzü biraz daha derinleşti.

Bazen mevsimler yalnızca doğayı değil, insanın içini de değiştirir. Eylül tam da öyle. Biraz durup düşündüren, biraz da susturan bir zaman aralığı…


Bazen insan bir şehirde sadece evini değil, duygularını, geçmişini, alışkanlıklarını da bırakır geride. Gidilen yer ne kadar geçici olursa olsun, kalınan yerle vedalaşmak her zaman bir iz bırakır. Ama bu sefer biraz farklıydı belki de... İçten içe hafiflik vardı, kısa ama sahici bir mutluluğun ardından gelen o dingin sessizlik.


Hayat her zaman uzun soluklu mutluluklar sunmaz. Bazen yalnızca birkaç gün, birkaç an verir insana. Ama mesele bu anlara razı olmak değil; mesele, bilerek ve isteyerek, aynı zorlukların içine yeniden dönmemek.

Ve belki de en çok o anlarda hissettiklerinin devamı için, gerçek bir mucizeye ihtiyaç vardır.

Ve yine… belki de bazen o anların devamı için değil, yerine daha iyisini kurabilmek için cesaret gerekir.


Bundan sonrası bilinmezlerle dolu olabilir. Ama artık bazı şeyler net. Kararlar alındı. Göz yumulmayacak duygulara, ertelenmeyecek adımlara yer açıldı.

Kim ne anlatırsa anlatsın… Sonu olmayan bir yolda ilerlemek, olmayacak bir mucizeyi beklemekten öteye geçemez.


Ve evet, bazı kırgınlıklar vardır ki... affedilmeye pek müsait değildir. Affetmek istenir belki, hatta yürek ister ki telafi edilsin, yol devam etsin. Ama bazen affedememek; içteki kırıklığın, onarılmamışlığın, duyulmamış sözlerin sessiz sonucudur. Telafisi olmayan şeyler, bazen en derin yaraya dönüşür.


Hayat, Eylül’le birlikte yeniden soruyor: “Ne kalmalı, ne gitmeli?”

Cevap belki de çoktan verildi. Şimdi sadece uygulanmalı.


Gül 🌹



---