İnsan Hayatında İşaretler Var mıdır?
Hayat, çoğu zaman bize doğrudan konuşmaz. Sessizdir, sakindir. Ama o sessizliğin içinde küçük işaretler saklıdır. Bir tesadüfte, bir rüyada, ertelenmiş bir planda ya da yolda karşımıza çıkan küçücük bir ayrıntıda… Biz fark etmeyi bilirsek, o işaretler adeta bir dil gibi konuşur.
İşaretler vardır, evet. Ama işaret, kendi başına anlam taşımaz. Onu işaret kılan, ona bakan gözün duyarlılığıdır. Aynı olayı iki kişi yaşar; biri sıradan bir rastlantı der geçer, diğeri ise içinde bir kıvılcım hisseder. İşte bu yüzden işaret, evrenden çok bize aittir. Onu gören gözde, onu hisseden yürekte saklıdır.
Bazen hayat, işaretlerle bize şunu fısıldar: “Daha dikkatli yaşa. Daha bilinçli bak. Daldığın günlük telaşlardan çık ve ayrıntılara kulak ver.” Ya da belki de bütün işaretler, sadece içimizdeki sesi duyurmanın bir yoludur. Çünkü insan bazen kendi iç sesini susturur, duymazdan gelir. Hayat ise o sesi dışarıdan yankı gibi önümüze getirir.
Kimi zaman bu işaretler çok basit görünür:
Günlerdir beklenen bir buluşma son anda iptal olur; belki de hayat sana “biraz dur, düşün” demek istemektedir.
Bir rüya üst üste tekrarlanır; uyanınca zihninde yankısı kalır, sanki sana bir şey anlatmaya çalışıyordur.
Hiç ummadığın anda karşına çıkan bir insan, aklına takılan bir soruya cevap gibi gelir.
Bazen de ufak bir kaza ya da sağlıkla ilgili küçük bir aksilik, sana aslında daha büyük bir şeyin işareti gibi dokunur.
İşaretlerin en çok göründüğü anlar, genellikle bir eşik zamanıdır. Karar vermeye yaklaştığımızda, yönümüzü belirlemek üzere olduğumuzda, bir kapının kapanıp diğerinin açıldığı o hassas anlarda… İşaretler daha görünür olur. Bir bakıma biz hazır olduğumuzda ortaya çıkarlar. Çünkü aslında onlar hep oradadır; mesele bizim görmeye hazır olup olmamamızdır.
Ama şunu unutmamak gerekir: İşaretler yolun kendisi değildir. Onlar sadece yol kenarına konulmuş küçük levhalar gibidir. “Buraya da bak,” derler. “Belki burada senin için bir şey vardır,” diye fısıldarlar. Ama adım atmak, yürümek, seçmek yine bize aittir. İşaretleri fazla büyütmek, kendi irademizi gölgeleyebilir. O yüzden denge önemlidir: Ne tamamen yok saymak, ne de bütünüyle onlara teslim olmak.
Sonuçta işaretler, hayatın bize sunduğu küçük aynalardır. Bazen koruyucu bir uyarı, bazen cesaret verici bir işaret fişeği, bazen de sadece farkındalığımızı artıran küçük bir dokunuş. Onların bize ne söylediğini anlamak için acele etmeye gerek yok. Bazen cevap hemen gelmez; günler, aylar sonra, başka bir olayla birleştiğinde anlam kazanır.
Ve belki de bütün işaretlerin ortak çağrısı şudur:
“Daha dikkatli yaşa, daha bilinçli bak. İçindeki sesi duy.”
Siz ne dersiniz? Sizce de insan hayatında işaretler var mıdır?
Gülnur 🌹