Bir Kız Çocuğunun Dünyası
🌸 11 Ekim Dünya Kız Çocukları Günü için...
Kız Çocuklarının Karşılaştığı Zorluklar
Kız çocukları, dünyaya gözlerini açtıkları andan itibaren farkında bile olmadan cinsiyetlerinin yükünü taşımaya başlar.
Toplum onlara nasıl gülmeleri gerektiğini, hangi rengi sevmeleri, nasıl yürümeleri, neyi isteyip neyi isteyemeyeceklerini fısıldar.
Oysa bir çocuk önce çocuk olmalıdır; ne etek boyuyla, ne ses tonuyla, ne de davranışlarıyla yargılanmadan…
Bir kız çocuğu; özgür olmalı, istediğini okuyabilmeli, gülebilmeli, hayal kurabilmeli.
Ama hâlâ dünyanın birçok yerinde kız çocukları şiddet, istismar, erken yaşta evlilik ve eğitim hakkından mahrum bırakılma gibi sorunlarla karşı karşıya.
Ve hâlâ bazı yetişkinler, “çocuğun rızası vardı” diyerek vicdanlarını temize çekmeye çalışıyor.
Ama unutmayalım:
Bir çocuk asla rıza gösteremez. Çünkü çocukluğun rızası olmaz.
Eşitsizlik ve Özgüven
Bir kız çocuğu çoğu zaman, doğduğu andan itibaren sınırlarla tanışır.
Erkek çocuk “yapabilir” denirken, ona “yapma” denir.
Toplumun kalıpları küçük yaşta başlar; “kız kısmı yüksek sesle gülmez,” “kız çocuğu gece dışarı çıkmaz,” “kız dediğin uslu olur.”
Oysa bir çocuğun cinsiyeti, hayallerinin önüne duvar örmemelidir.
Kız çocuklarının özgüvenini törpüleyen bu sesler, onların kendi değerini sorgulamasına neden olur.
Bir süre sonra, ne kadar zeki, yaratıcı veya yetenekli olursa olsun, iç sesi hep “yapabilir miyim?” diye sorar.
Oysa bir kız çocuğu “yapabilir miyim?” diye değil, “nasıl yaparım?” diye düşünebilmelidir.
Gerçek eşitlik, yalnızca okul sıralarında değil, evde kurulan cümlelerde başlar.
“Sen de yapabilirsin.”
“Senin fikrin önemli.”
“Sen değerlisin.”
İşte bu cümleler, bir kız çocuğunun içindeki özgüveni filizlendiren sihirli kelimelerdir.
Annelerin Rolü ve Güçlü Bireyler Yetiştirmek
Bir kız çocuğuna verilecek en değerli miras, özgüvendir.
Ona “korkma”, “susma”, “utanma” demek değil; “kendin ol” diyebilmektir.
Bu noktada en büyük görev, hiç şüphesiz annelere düşer.
Çünkü bir kız çocuğu, güçlü bir kadını izleyerek büyür.
Annenin kendine güvenen bir birey olması, çocuğuna da sessiz bir örnek olur.
Kızına “yapamazsın” demek yerine, “birlikte deneriz” diyebilmek,
onun dünyasında sınırları değil, yolları genişletir.
Gerçek koruma;
ona doğruyu öğreterek, güvenli alanı sevgiyle kurmakla başlar.
Kız çocuklarının ayakları yere sağlam basmalı,
kendi kararlarını verebilmeli, kendi sesini duyurabilmelidir.
Ve en önemlisi, her çocuk gibi, sevildiğini bilmelidir.
Sevgiyle büyüyen bir kız çocuğu, özgüvenle yürür.
Özgüvenle yürüyen bir kız çocuğu, dünyayı değiştirir.
Sosyal Medya ve Değer Bilinci
Günümüzde bir kız çocuğunun elindeki telefon, bazen kalemi kadar güçlü bir araç.
Ama aynı zamanda, yanlış yönlendirildiğinde büyük bir risk de taşıyor.
Çünkü artık sokaklar kadar ekranlar da tehlikeli.
Birçok çocuk, kendi değerini sosyal medyada aldığı “beğeni sayısı” ile ölçüyor;
kendi kimliğini, paylaştığı fotoğraflarla tanımlıyor.
Oysa güzellik, filtrelerde değil; doğallıkta, karakterde, içtenliktedir.
Bir kız çocuğu görünür olmak ister ama önemli olan, nasıl göründüğünü bilmesidir.
Kendi sınırlarını çizebilmeyi, mahremiyetin değerini öğrenmelidir.
Çünkü dijital dünyada paylaşılan her şeyin bir izi kalır
ve bazen o iz, bir çocuğun hayatına geri dönüp zarar verebilir.
Anne-babalara düşen görev, sosyal medyayı yasaklamak değil;
doğru kullanmayı öğretmektir.
Ne paylaştığını, kiminle konuştuğunu, neden bu kadar onay aradığını anlamak gerekir.
Bir kız çocuğuna “kendini değerli hissetmek için görünür olman gerekmiyor” diyebilmek, onun özsaygısını korumanın en güçlü yoludur.
Unutmayalım:
Kız çocuklarını korumak yalnızca sokakta değil, ekranda da başlar. 🌸
✍️
Gülnur 🌹
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder