4 Ekim 2025 Cumartesi

SESSİZ BİR TUTSAKLIK..

 Dün Şahit Olduğum Bir Kadının Hikâyesi: Sessiz Bir Tutsaklık

Bazı hikâyeler vardır; insana ait bütün duyguları aynı anda hissettirir: üzüntü, sızı, çaresizlik… Dün böyle bir hikâyeye tanık oldum ve sabaha kadar gözüme uyku girmedi. Kalbi kırılmış bir kadının gözyaşlarını izledim. Ve biliyorum ki bu, yalnızca bir kişinin değil; pek çok kadının sessizce yaşadığı bir hikâye.

Onu pusula sandın; yönünü onunla bulabileceğini düşündün. Oysa farkında olmadan kendi yolunu kaybettin. Çünkü o seni değil, gizli kaçışlarını sevdi. Gerçekten sevseydi yanında olurdu. Sevdiği şey sen değil; arkasına saklandığı heyecandı.

Oysa bu hikâye baştan beri gizli kalmaya yazgılıydı; bir tarafı eksik, bir tarafı saklıydı. Zamanla, onun evliliğinde boşlukta kalan yanlarını sen tamamladın. O ise alıştığı düzenin güveninden hiç vazgeçmedi. Yanında olmayan bir adam hayatında gerçek bir yer edemez. Eğer seni bir gün bile sahiplenmeye cesaret etmiyorsa, orası senin yerin değil; askıya alınmış bir bekleyiştir.

Onun kıskançlığını sevgi sandın. Ama aslında kıskandığı seni kaybetmek değil; seninle dolan boşluğu yitirme ihtimaliydi. Bu sevgi değil; elinden kayıp gitmesinden korktuğu bir alışkanlıktı. Ve sen, bunu aşk diye adlandırdın.

Seni en çok yoran, onun tereddütleriydi. Ne tamamen seninle oldu, ne de sensiz kaldı; hep ortada bıraktı. Sen bu belirsizliği sevgiyle karıştırdın. Oysa gerçek sevgi netlik ister. Kararsızlığın gölgesinde değil; açık yüreklilikte büyür.

Birini terk edecek gücü olmayan ama iki kişiyi birden kaybetmekten korkan bir adam… Eşine “seni seviyorum” derken, sana “çocuklarım için beraberiz” cümlesinin ardına sığındı. Aslında yaptığı, güvende hissettiği alanı korumak ve kendine sarsılmaz bir konfor sağlamaktı. Bu sevgi değil; alışılmış rolleri devam ettirmektir. Sen ise onun cesaretsizliğini, sevgi sanmaya başladın. Oysa unutma: gerçek sevgi cesaretle gelir.

Hafta sonları telefonuna bakıp içinden şu soruyu fısıldadın:

“Eğer beni gerçekten sevseydi, şimdi burada benimle olmaz mıydı?”

Ama yazamazsın, arayamazsın; çünkü o dünyada senin adın anılmaz. Sonra pazartesi sabahı, “günaydın aşkım” mesajı gelir; sanki hafta sonu bir tatilmiş, hafta içi yeniden iş başı yapılırmış gibi… senin duygularınsa hep ötelenmiş gibi.


👉 Oysa biliyorsun: ilişkinin ilk günlerinde hafta sonları da yanındaydı. Peki ya şimdi neden yok? Çünkü o zaman seni kazanmak zorundaydı. Sana özel olduğunu hissettirmesi gerekiyordu. Şimdi ise artık seni yanında tutabildiğine inanıyor ve huzursuzluk çıkmasın diye ailesini seçiyor. Aslında sen, onun evliliğini ayakta tutuyorsun; yaşadığı boşlukları sen kapatıyorsun. Bu yüzden konfor alanından çıkmayı hiç istemiyor.


Böyle bir ilişki, ödünç alınmış bir zaman gibidir: saatler sınırlı, sözler yarım, buluşmalar ise gizli aralıklara sıkıştırılmış kaçışlar… Sen ise çoğu kez kırıntılarla yetinirsin. Çünkü hayatının merkezinde hiç olmadın. Onunla gülersin ama görünmezsin. Onu seversin ama hayatına dâhil olamazsın. Bu aşk değil; sessiz bir esarettir.


Şunu bil: Sevgi bahaneyle değil, eylemle kanıtlanır. Eğer bir adam seni sevdiğini söyleyip sabahları başka bir kadının yanında uyanıyorsa, bu aşk değil; bencilliktir. Senin canını yakarken seni yanında tutmak sevgi değil; kendi içini rahatlatma çabasıdır.

Ve hep aynı sözler…


“Aramızda bağ kalmadı.”


“Çocuklarım için beraberiz.”


“Aslında gerçek olan sensin.”

👉Gerçek şu: O seni hayatının anlamı olarak görmüyor. Görseydi, önce o hayatı seninle paylaşılır hale getirirdi. Yapmadı. Ve sen onun kurduğu cümlelerle avunurken, aslında hep yarıda bırakıldın.Bunun yerine, sana sadece süslü sözlerle geçici bir bağlılık hissi sundu; adı var, kendisi olmayan bir “biz” duygusu.

Belki ilişkiniz bitmedi ama senin için çok şey bitti. Ayrılmadınız; ama o seni çoktan yalnız bıraktı.

Affetmeyi öyle çok denedin ki, artık affetmek bile seni yıprattı. Her seferinde “bu son” dedin, ama sonunda ne ona güvenin kaldı ne de kendine. Özel günlerinde yanındaki boş sandalye, bu gerçeği hep yüzüne söyledi.Onunsa “sabret” deyişi, senin acını değil; kendi huzurunu korumak içindi. Sen bekledikçe o rahatladı, sen sustukça o kazandığını sandı.

Bir evli adamın sevgisi, ister istemez yarım kalır. Çünkü hayatının bütünü sana ait değildir. Sen onun hayatında sadece boşlukları dolduran saklı bir köşesin. O ailesiyle tatil yaparken, doğum günlerini kutlarken, sabah kahvaltısında karısıyla yan yanayken… sen hep kenarda kaldın.


Kadınlara Bir Hatırlatma

Bu dünyada kadın olmak çoğu zaman zordur; bazen susmak zorunda kalmaktır, bazen de yok sayılmaktır. Ama unutma: biz sadece bir kadın değiliz, her gün yeniden doğan bir gücün adıyız. Yorulsak da, kırılsak da, içimizdeki kadını kimse silemez.

Kendine “ben varım” demeyi öğren. Biz kadınlar, sessiz kaldığımızda da, gözyaşlarımızı içimize akıttığımızda da güzeliz. Ve düşündüğümüzden çok daha cesuruz. Ayağa kalk, omuzlarını dikleştir ve hatırla: Sen bir kadınsın. 

Gülnur 🌹

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder